![]() |
BYTURCO MEDYA HABER MERKEZİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4. Antalya Diplomasi Forumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, “İnsanlık tarihiyle yaşıt olan bölgemizin bu köklü tarihine uygun olarak, medeniyetin, huzurun, güvenliğin, barışın coğrafyası olmasını istiyoruz. Biz artık çatışmanın değil uzlaşmanın, ayrışmanın değil ittifakın; kan, gözyaşı, acı ve gerilimin değil refahın ve istikrarın egemen olduğu bir bölge görmek, böyle bir dünyada yaşamak, evlatlarımıza böyle bir dünya bırakmak istiyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek” ana temasıyla NEST Kongre Merkezi’nde düzenlenen 4. Antalya Diplomasi Forumu’nun açılışında bir konuşma yaptı. Açılış programına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan da katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına, katılımcıları selamlayarak başladı. Antalya Diplomasi Forumu'nun 4'üncü buluşmasında devlet ve hükûmet başkanlarıyla bir araya gelmekten büyük memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yine buradan savaşların, çatışmaların, ölümlerin acısını yüreklerinde taşıyan tüm mazlumları, ülkem ve milletim adına selamlıyor, kendilerine dayanışma mesajlarımızı gönderiyorum" ifadesini kullandı.
Dünyanın dört bir yanından foruma teşrif eden, her bir misafire teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 gün sürecek programların, dünya ve insanlık için, özellikle coğrafyadaki mazlum ve mağdurlar için hayırlara vesile olmasını diledi.
“GÜÇ YARIŞININ YERİNE KÜRESEL VİCDANI TERCİH ETTİĞİMİZİ HEP BİRLİKTE DÜNYAYA BİR KEZ DAHA İLAN EDİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, diplomasinin nabzının attığı, global bir markaya dönüşen forumun 4'üncüsünü başarıyla tertip eden Dışişleri Bakanlığı ve Bakan Hakan Fidan ile mesai arkadaşlarını, organizasyona destek veren tüm kuruluşları tebrik etti, bakanlığı döneminde forumun hayata geçirilmesine öncülük eden Antalya milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu'nu da kutladı.
"Ayrışan dünyada diplomasiyi sahiplenmek" temasıyla düzenlenen forum kapsamında icra edilecek panellerin ve görüşmelerin katılımcılara verimli bir ufuk turu yaptırmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyada dış politika ve uluslararası ilişkiler alanında önde gelen etkinlikler arasında yerini alan foruma yönelik yoğun ilgiden memnuniyet duyuyoruz. Bugün burada çatışmaların yerine diyaloğu, kutuplaşmanın yerine ortak aklı, güç yarışının yerine küresel vicdanı tercih ettiğimizi hep birlikte dünyaya bir kez daha ilan ediyoruz. Antalya'dan tüm dünyaya verdiğimiz bu barış ve dostluk mesajları, Antalya Diplomasi Forumu'nu muadillerine göre farklı bir yerde konumlandırıyor. Her yıl olduğu gibi 3 gün boyunca binlerce katılımcı, kritik bölgesel ve küresel konularda fikir alışverişinde bulunup çözüm önerilerini ele alacaklar. Küresel diplomasinin kalbi, 3 gün boyunca yine Antalya'da atacak" dedi.
“DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR, ÇÜNKÜ İNSANLIK BEŞTEN BÜYÜKTÜR”
Foruma yapacakları değerli katkılar için katılımcılara şükranlarını sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "İnsanlık, arka arkaya yeni teknolojik hamleler gerçekleştirirken uluslararası sistem çağa ayak uydurabilmesi noktasında aynı başarıyı sergileyemiyor. Terör, açlık, yoksulluk, ırkçılık, İslam düşmanlığı, göçmen karşıtlığı ve iklim krizi gibi tüm insanlığı ilgilendiren sorunlarla uğraştığımız bir dönemde uluslararası toplumun daha adil, daha vicdanlı politikalar geliştirmede maalesef yetersiz kaldığına şahit oluyoruz. Bu eksikliği, başta bölgemizde yaşanan çatışmalar ve gerilimler olmak üzere çok geniş bir alanda her gün hissediyoruz. Diplomasinin insani, girişimci ve geleceğe yönelik plan yapabilme kabiliyetini daha fazla öne çıkarmamız gerektiği anlaşılıyor. Dünya beşten büyüktür, çünkü insanlık beşten büyüktür. Bu tespiti yaparken amacımız, böyle bir anlayışın hâkim kılınmasıdır. Türkiye, sahip olduğu tecrübe, tarihî, beşeri, kültürel zenginlik ve derinlik dolayısıyla dünyaya bu mesajı en rahat verebilecek ülkelerdendir. Burada öncelikle bir hakikati dikkatinize getirmek arzusundayım. Biz sorunların uzağında, konforlu bir coğrafyada yer alan bir ülke değiliz. Stratejik önemi yüksek olduğu kadar, krizlere gebe bir ülkede bulunuyoruz. Bu tarih boyunca da hep böyleydi. İşgal girişimleri, Haçlı Seferleri, emperyalist oyunlar, karışıklık çıkarma, istikrarsızlık üretme teşebbüsleri çevremizde hiç eksik olmadı. 1. Dünya Savaşı'ndan, Soğuk Savaş'a kadar büyük güçler arasındaki yıkıcı rekabetin en fazla hırpaladığı, en fazla olumsuz etkilediği coğrafya yine burasıydı."
"BİZ BU COĞRAFYANIN SADECE SAKİNLERİ DEĞİL AYNI ZAMANDA SAHİPLERİYİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün de uluslararası siyasetin gündemini domine eden birçok sorun, savaş, kriz ve gerilimin yine Türkiye'nin yakın çevresinde cereyan ettiğini vurgulayarak, "Şunu da iftiharla söylemek durumundayım; biz bu coğrafyanın sadece sakinleri değiliz, aynı zamanda sahipleriyiz. Bin yıldır buradayız, bu topraklardayız. İnşallah daha nice asırlar boyunca yine burada olacağız" diye konuştu.
İnsanlık tarihiyle yaşıt olan bölgenin, bu köklü tarihine uygun olarak medeniyetin, huzurun, güvenliğin, barışın coğrafyası olmasını istediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz artık çatışmanın değil uzlaşmanın, ayrışmanın değil ittifakın, kan, gözyaşı, acı ve gerilimin değil refahın ve istikrarın egemen olduğu bir bölge görmek, böyle bir dünyada yaşamak, evlatlarımıza böyle bir dünya bırakmak istiyoruz. Elbette bunun kolay olmadığını biliyoruz" ifadesini kullandı.
"İSRAİL, FİLİSTİN HALKINA KARŞI APAÇIK BİR SOYKIRIM UYGULUYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, barışın, savaştan daha fazla emek istediğinin farkında olduklarını belirterek, kolayı değil her zaman zoru seçtiklerini, bugün de zor olanın tarafında bulunduklarını vurguladı.
Bu anlayışla Ukrayna, Sudan, Libya, Somali gibi yakın dostluk içinde olunan ülkelerde nasıl barış ve istikrar için mücadele ediyorlarsa, Afrika ve Asya'da da ara buluculuk ve kolaylaştırıcılık gibi inisiyatiflerle sorumluluk üstlendiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Komşularımızla iyi ilişkiler tesis ederek, işbirliği imkânlarını, ticaret imkânlarını genişleterek, ayrıca çatışan taraflar arasında diyalog köprüleri kurarak ülkemizin etrafında bir barış ve güvenlik kuşağı oluşturmak çabasındayız. Şunu tüm samimiyetle bugün bir kez daha belirtmek isterim; bizim kimsenin toprağında, egemenliğinde, kaynaklarında gözümüz yoktur. Türkiye olarak nerede varlık gösteriyorsak orada yerin altındakilerle değil yerin üstündekilerle, yani insanlarla, yani canla ilgileniyoruz. Şunu unutmayalım, 'zulüm ile abad olunmaz' diyoruz. 'Sömürü ve çatışma üzerine müreffeh bir gelecek inşa edilmez' diyoruz.
Küresel vicdan ve adaleti en fazla yaralayan meselelerin başında malumunuz Filistin'deki, özellikle de Gazze'deki zulüm geliyor. İsrail, 1,5 senedir en temel insan haklarını hiçe sayarak, uluslararası hukuku ayaklar altına alarak, Filistin halkına karşı apaçık bir soykırım uyguluyor. Buna karşı sesimizi yükseltmek, bu zulme itiraz etmek, buna olabilecek en güçlü tepkiyi vermek bizim sadece kardeşlik değil aynı zamanda insanlık vazifemizdir, insanlığımızın bir gereğidir. Çünkü hepimiz bir kalp taşıyoruz. İsrail'in katliamlarına sessiz kalmak bu suça ortak olmaktır."
İsrail ordusunun birkaç gün önce Gazze'nin güneyindeki Han Yunus kentinde gazetecilerin kaldığı bir çadırı bombaladığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu saldırıda 3 gazeteci hayatını kaybetti, yine 9'u medya mensubu 10 kişi ağır şekilde yaralandı. Şehit edilenlerin de biri Ahmet Mansur adında bir gazeteci. Saldırının ardından çadırın içinde diri diri yanan Ahmet Mansur'un görüntüleri bir yandan hepimizi dehşete düşürürken diğer taraftan İsrail'in işlediği savaş ve insanlık suçlarını da bir kez daha gözler önüne serdi. İsrail yönetimi bugüne kadar 211 gazeteciyi katletti, öldürdü. Sadece bu sabah Han Yunus'ta aynı aileden 7'si çocuk, 10 kişi şehit oldu. Şimdi bunun adı barbarlık değilse, soruyorum nedir?" ifadesini kullandı.
İsrail'in işlediği savaş ve insanlık suçlarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail tarafından ambulansın içinde yaralılara yardıma giden sağlık personelinin infaz edildiğini, masum bebeklerin, çocukların, yıkıntılar arasında hayata tutunmaya çalışan kadınların acımasızca katledildiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Elimizi vicdanımıza koyalım ve şu soruyu lütfen kendimize soralım. Savaşta dahi olsa meşru bir devlet böyle hareket eder mi? Bunun adı devlet terörü değil midir? Onun için, İsrail terör devletidir. Başka bir ismi olamaz" diye konuştu.
“FİLİSTİN HALKININ KAHRAMANCA MÜCADELESİNİ KİMSE ‘TERÖRİZM’ YAFTASI VURARAK KARALAYAMAZ”
İsrail hükûmetinin, Filistin halkını topraklarından söküp atmaya, ikinci bir Nekbe felaketi yaşatmaya çalıştığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan işlediği her suç hukuk önünde cevapsız kalan İsrail'in her seferinde daha kanlı, daha vicdansız saldırılara kalkıştığını aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in işgali karşısında meşru direniş haklarını kullanan Filistinlilere "terörist" diyerek katliamlarını meşrulaştırma peşinde olduklarını ifade ederek, "Filistin halkının işgal karşısındaki kahramanca mücadelesini kimse 'terörizm' yaftası vurarak karalayamaz" ifadesini kullandı.
Filistinlilerin 7 Ekim 2023'ten beri topraklarını savunduğunu ve insanlığın iftihar vesilesi olduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk milletinin tarih boyunca olduğu gibi bugün de Filistinlilerle tam bir dayanışma içinde hareket ettiğini vurguladı.
"ORTA DOĞUDA BARIŞ ANCAK, İSRAİL-FİLİSTİN MESELESİNİN İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMÜ TEMELİNDE MÜMKÜNDÜR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "500 sene önce topraklarından kovulan tüm o İsrail halkını, Yahudileri, kapımızı açarak biz bu topraklarda misafir ettik. O günkü Türkiye neyse bugünkü Türkiye de aynısıdır. Saldırıların başladığı günden bu yana 101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze'ye gönderdik. İnşallah bundan sonra da Gazzeli mazlumlara yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz. İsrail'in Gazze'deki devlet terörü devam ettikçe, ateşkes çabaları sabote edildikçe, masumların üzerine bomba yağdıkça bölgemize kalıcı barışın gelmesi oldukça zordur. Tekrar vurguluyorum. Orta doğu'da barış ancak İsrail-Filistin meselesinin iki devletli çözümü temelinde mümkündür. Bu da 1967 sınırları dahilinde, başkenti Doğu Kudüs olan özgür, egemen ve toprak bütünlüğüne haiz bir Filistin devletinin kurulmasına bağlıdır. Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası toplumun tüm üyelerini bir kez daha sorumluluk üstlenmeye, akan kanı durdurmaya, Filistin halkının yanında olmaya davet ediyorum."
"SURİYENİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ KONUSUNDA, BÖLGEDE TÜM AKTÖRLERLE ANLAYIŞ BİRLİĞİ İÇİNDEYİZ"
İsrail'in özellikle Lübnan'a ve Suriye'ye yönelik saldırılarıyla bölgenin istikrarını doğrudan tehdit eden sorunlu bir ülkeye dönüşmekte olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in saldırılarının terör örgütü DEAŞ'la mücadele çabalarını da sekteye uğrattığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Suriye'de etnik ve dini aidiyetleri kaşıyarak, ülkedeki azınlıkları hükûmete karşı kışkırtarak 8 Aralık devrimini dinamitlemeye çalışıyor. Bakın, Türkiye'nin bu konudaki tutumu gayet nettir. Biz komşumuz Suriye'de 14 yıl süren çatışma ve istikrarsızlığın yükünü en fazla çeken, bunun bedelini ödeyen ülkelerden biriyiz. 8 Aralık devrimiyle sadece Suriye'de değil, tüm bölgemizde kalıcı istikrarın tesisine yönelik yakalanan fırsatın heba edilmesine izin veremeyiz. Suriye'nin yeni bir istikrarsızlık girdabına sürüklenmesine göz yummayız. Toplam 911 kilometre uzunluğunda sınıra sahip olduğumuz komşumuz Suriye'nin toprak bütünlüğünü, istikrarını ve güvenliğini kendimizden ayrı görmediğimizi, burada özellikle dile getirmek istiyorum. Suriye halkı acıya, zulme ve savaşa doymuştur. Suriyeli kardeşlerimize bunları tekrar yaşatma niyeti olanlar hesaplarını buna göre yapmalıdır. Soğukkanlılığımızı, sabrımızı, meseleleri diyalog yoluyla çözme tavrımızı kimse yanlış anlamamalı, yanlış yorumlamamalı, sükûnetimiz birilerini çok hatalı heveslere sürüklememelidir."
Türkiye'nin dış politikada gizli niyetlerle, gizli ajandalarla değil, ilkelerle hareket eden bir ülke olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bölge halkları için barış, istikrar, refah ve güven istediklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye'nin toprak bütünlüğü ve istikrarının muhafazası noktasında Sayın Trump ve Putin başta olmak üzere bölgede nüfuz sahibi tüm aktörlerle anlayış birliği içindeyiz, çok yakın diyalog hâlindeyiz. Gerek bu anlayış birliği, gerek ülkemizin güvenlik planlamaları, gerekse Suriye hükûmetiyle aramızdaki mutabakatlar çerçevesinde gerekli bütün adımları atmayı kararlılıkla sürdüreceğiz" diye konuştu.
Yeniden Asya Açılımı ile Asya ülkeleriyle siyasi temas ve istişareleri her geçen gün arttırdıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika ortaklık politikasıyla da kazan-kazan yaklaşımıyla iş birliklerinin geliştiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Güney Kafkasya'da kalıcı istikrarın sağlanması için çabalarımız sürüyor. Doğu Akdeniz ve Ege'de barış ve istikrarın devamını amaçlıyor, komşumuz Yunanistan'la olumlu atmosferlerin muhafazası için çalışıyoruz. Balkanlar'daki gelişmeleri çok yakından takip ediyor ve bölge ülkeleriyle işbirliğimizi devam ettiriyoruz. Orta Asya'daki kardeş cumhuriyetler dış politikamızdaki özel yerlerini her geçen gün daha da pekiştiriyor" değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE OLMADAN AVRUPA GÜVENLİĞİNİN DÜŞÜNÜLEMEYECEĞİ BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKMIŞTIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Ülkemizin yoğun çabalarıyla son yıllarda entegrasyon noktasında önemli adımlar atan Türk Devletleri Teşkilatı bu işbirliğimizin güçlendirilmesine çok önemli katkılarda bulunuyor. Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescili için çabalarımızı son dönemde arttırdık. Adada, adalet tecelli edene kadar bunu sabırla sürdüreceğiz. Avrupa Atlantik güvenliğinin temeli olan NATO, Türk dış politikasının ve ülkemizin güvenliğinin yapı taşlarından biridir. NATO'nun geleceği ve Avrupa güvenlik mimarisine dair tartışmaların gündemde olduğu bugünlerde, Türkiye olmadan Avrupa güvenliğinin düşünülemeyeceği bir kez daha ortaya çıkmıştır. NATO'nun en büyük ikinci kara ordusuna komuta eden Türkiye, özellikle son yıllarda büyük atılım yaptığı savunma sanayisiyle Avrupa güvenliği için gelecekte de sorumluluk almaya hazırdır."
"AVRUPA BİRLİĞİ TAM ÜYELİĞİ, ÜLKEMİZİN STRATEJİK HEDEFİDİR"
Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) hedefinden uzaklaştığına dair iddia ve eleştirilerin bir geçerliliğinin olmadığını da dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB tam üyeliğinin hâlen Türkiye'nin stratejik hedefi olduğuna dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Ancak kimi zaman korkulardan, kimi zaman ön yargılardan, kimi zaman da Birliği içeriden esir almış aktörlerden dolayı Avrupa Birliği, üyelik sürecimizin ilerletilmesi hususunda gereken iradeyi sergileyemiyor. Daha doğru bir ifadeyle bugün kimi Avrupa ülkeleri bundan üç çeyrek asır önce Avrupa Birliği'ne hayat veren ufku, cesareti ve stratejik bakış açısını maalesef ortaya koyamıyor. Diyoruz ki, eğer Avrupa Birliği mevcut sınamaların üstesinden gelmek, yeniden yapılanan küresel sistemde hak ettiği şekilde temsil edilmek istiyorsa buna göre davranmalı, bagajlarından kurtulmalı ve Türkiye, tam üye olarak Birlik'teki sandalyesine bir an önce kavuşmalıdır. Biz üyelik sürecimizi ilerletme noktasında hazırız ve kararlıyız. Avrupa Birliği'nden de somut adımlar atmasını bekliyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, güçlü bir savunma sanayisi olmadan güçlü bir dış politikanın uygulanamayacağını belirterek, Türkiye'nin bugünkü özgüvenini diğer adımlarıyla birlikte savunma sanayisi alanındaki atılımlarına borçlu olduğunu kaydetti.
"Bugün bu alanda yüzde 80 seviyesinde yerlilik oranına ulaştık. Böylece kendi göbeğimizi kendimiz keser duruma geldik" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin silahlı, silahsız insansız hava araçları, gemiler, helikopterler, tanklar, roket ve füzelerin yanı sıra daha pek çok yetenekle kendi ihtiyaçlarını karşılamanın çok ötesine geçtiğini dile getirdi.
"ABD İLE 100 MİLYAR DOLARLIK TİCARET HEDEFİMİZE BÜYÜK ÖNEM VERİYORUZ"
Savunma sanayisinde yıllık 10 milyar dolar ihracat hedefine her geçen yıl emin adımlarla yaklaşıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Dost ve kardeş ülkelerle savunma işbirliğimizi de giderek güçlendiriyoruz. Müttefikimiz ve stratejik ortağımız Amerika Birleşik Devletleri ile 100 milyar dolarlık ticaret hedefimize büyük önem veriyoruz. Başkan Trump'ın ikinci döneminde kendisiyle olan yakın dostluğumuzun da katkısıyla Amerika'yla ilişkilerimizin her alanda serpileceğine inanıyorum. Köklü bir geçmişe sahip olduğumuz Rusya Federasyonu ile ilişkilerimiz, çok boyutlu bir zeminde günden güne gelişiyor. Ortak coğrafyayı paylaştığımız Rusya'yla işbirliğimizi karşılıklı menfaat ve saygı temelinde ilerletmekte kararlıyız. Dördüncü yılına gelen Rusya-Ukrayna Savaşı'nın adil ve sürdürülebilir bir barış anlaşmasıyla sona erdirilmesi önceliğimiz olmaya devam ediyor. Karadeniz girişimi, esir takası ve İstanbul Süreci başta olmak üzere birçok adım attık. İlk günden beri muhafaza ettiğimiz dengeli ve proaktif tutumumuzu inşallah aynı şekilde sürdüreceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri ile de ilişkileri geliştirmenin gayretinde olacaklarını belirterek, "Gümrük tarifeleri üzerinden kızışan ticari rekabetin yıkıcı hâle gelmemesi için elimizden geleni yapmaktayız. Şoklara karşı dirençli ekonomisiyle Türkiye, bu süreci sadece sorunsuz atlatmakla kalmayacak, Allah'ın izniyle yeni dönemin kazananlarından da biri olacaktır" dedi.
Türkiye'nin terörden kurtulduğunda ekonomide farklı bir ivme kazanacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: "Ülkemizin 40 yılına, binlerce vatandaşının canına ve milyarlarca dolar kaynağına mal olan terör belasından da kurtulduğumuzda inşallah ekonomide çok farklı bir ivme yakalayacağız. Türkiye Yüzyılı ifadesinde anlamını bulan ülkümüze inşallah sizlerin de desteğiyle ulaşacağımızdan hiçbir şüphe duymuyoruz. Antalya Diplomasi Forumu'nun da bu vizyonumuzun gelecek nesillere ve tüm dost ülkelere anlatılmasına vesile olacağına inanıyorum."