Ülkemizde, sadece Kütahya'da yaygın olan çinicilik sanatı, Uzunçarşı Sokak'taki mağaza ve atölyelerde sevdiriliyor. Çok zor bir teknikle, sabırla üretilen eserler evlerde, işyerlerinde, ofislerde dekoratif süs eşyası ve duvar panosu olarak kullanılıyor. Kaleiçi'ni gezen turistler de çini çalışması eserleri Antalya hatırası olarak satın alıyor.
ASIRLAR ÖNCESİNE DAYANIYOR
Çini sanatıyla 1982'de önce hobi olarak tanışıp, Kütahya'da çini fabrikalarında çini ustası olarak çalışan, Antalya'ya yerleşince de sanatını Kaleiçi semtine taşıyan Nurten Bulut, el emeği, göz nuru eserlerinin üzerine 'Antalya hatırası' yazmayı da ihmal etmiyor. Çini sanatının, tarih kayıtlarına göre M.Ö. 6500 yılında Anadolu ve Mezopotamya'da başladığını hatırlatan Bulut, "Mezopotamya uygarlığında, yapıların dış yüzleri tuğlalarla kaplanmış, üzerine de desenler işlenmiş" dedi.
Bulut, "Özel atölyeler, çağdaş sanat anlayışına uygun çinilerle, bugünün mimarlığına büyük katkıda bulunuyor" diyerek, çini sanatını ve üretimini şöyle özetledi;
"Özel topraktan üretilen porselen tabaklar, çeşitli objeler önce zımparalanıyor, ıslak süngerle tozu alınıyor, çizilmiş desenin kopyası kömür tozu kullanılarak zemine aktarılıyor. Üzerinde tekrar çizim yapılıyor, özel boyalarla, fırçalarla desen ve resim renklendiriliyor. Son işlem olarak cam tozuyla sırlama yapılıyor, ardından fırına sürülüp pişiriliyor. Pişen objeler sertleşiyor, üzerlerindeki boyalar kalıcı hale dönüşüyor."