Mimar Sinan’ın Kimliği ve Mimari Anlayışı” başlıklı toplantıda konuşan Sönmez, 600 yıl tarih sahnesinde kalan Osmanlı İmparatorluğu’nun 50 yıl baş mimarlığını yapan Mimar Sinan’ın 400 fazla eser inşa ettiği ya da ettirdiğini belirterek, “Dünyada bu sayıda ve bu niteliğe ulaşmış bir başka mimar yoktur” dedi.
ANSİAD İnşaat Sektörü toplantısına Sanat Tarihi Profesörü Zeki Sönmez konuk oldu. Toplantı Başkanlığını İbrahim Şencan’ın yaptığı ANSİAD üyesi iş insanlarının ve sektör temsilcilerinin katıldığı toplantıda Mimar Sinan’ın hayatı ve eserleriyle ilgili iş insanlarına bilgi veren Sönmez, şunları söyledi:
“Mimar Sinan’ın hayatı ve eserleriyle ilgili gerçekten çok sayıda önemli bilgi ve belgeye sahibiz. Bu belgelere göre yaklaşık 1490 yılında Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğmuştur. Hristiyan bir aileye mensup olan Sinan, Osmanlı Devşirme Sistemi’nin kurallarına göre çocuk yaşta Osmanlı Sarayı’nın hizmetine alınarak İstanbul’a getirilmiştir. Başta devlet adamı, bürokrat, yönetici, komutan olmak üzere, devletin ihtiyaç duyduğu çeşitli alanlarda sanatçılar yetiştiren bir eğitim sisteminin içinde yer alarak mimar-mühendis olmuş ve 1538 yılında imparatorluğun başmimarlığına “Ser mimaran-ı Hassa” yükselmiştir. 600 yıl tarih sahnesinde kalan Osmanlı İmparatorluğu’nun 50 yıl baş mimarlığını yapan Mimar Sinan 400 fazla eser inşa etti ya da ettirdi. Dünyada bu sayıda ve bu niteliğe ulaşmış bir başka mimar yoktur.”
Hakkında en önemli kaynak Tezkiret Ül-Bünyan ve Vakfiye
Mimar Sinan ile ilgili en önemli kaynağın yakın arkadaşı şair nakkaş Sai Çelebi’ye yazdırdığı “ Tezkiret Ül-Bünyan” adlı otobiyografi olduğunu vurgulayan Sönmez, “Bu eserde ustanın hayatının tüm aşamalarının ve tasarımını yaptığı tüm eserlerin türlerine göre tam bir listesi olduğunu kaydetti. Yaptığı ve yaptırdığı mimari eserlerin tüm Osmanlı coğrafyasının hemen her tarafına dağıldığını belirten Sanat Tarihi Profesörü Zeki Sönmez, Mimar Sinan ile ilgili bir başka önemli kaynağında bütün ailesini ve mal varlığını kaydettiği 1586 tarihli Vakfiye olduğunu söyledi.
Vakfiyeye göre Sinan’ın İstanbul’da Kanuni Sultan Süleyman için yaptığı Ünlü Süleymaniye Külliyesi’nin hemen yakınındaki büyük bir konakta yaşadığını anlatan Sönmez, evinin yeri ve bazı parçaların bugün mevcut olduğunu ve avlusunda da Sinan’ın türbesi ve sebilinin yer aldığını ifade etti. Sönmez, Dostu Sai Çelebi’nin yazdığı 15 satırlık türbe kitabesinde 100 yaş dolayında öldüğü bilgisinin kaydedildiğini söyledi.
Sinan, dünya mimarlığının yetiştirdiği en büyük kubbe ustasıdır
Mimar Sinan ile ilgili önemli arşiv belgelerinin dışında onu bize en iyi tanıtan öğenin eserleri olduğunu vurgulayan Sönmez, şunları söyledi:
“Büyük ustayı bize tanıtan hiç şüphesiz günümüze gelen çok sayıdaki anıtsal eseridir. Eserlere baktığımızda, 16.yüzyılın bütün dünyada ulaştığı en ileri yapı strüktürü ve onu örten kubbe sisteminin başarısını açıklıkla görebiliriz. Sinan, dünya mimarlığının yetiştirdiği en büyük kubbe ustasıdır. Onun taşıyıcı sistem ve üst örtü sistemi konusunda ulaştığı büyük gelişme, bugüne kadar çok sayıda araştırma ve yayında incelenmiştir. Mimar Sinan yapılarının şekillenmesinde ve dış görünümlerinin ulaştığı estetik değerlere paralel olarak, iç dekorasyonda da aynı başarıya ulaşmıştır.”
Osmanlı Mimarlığı, Mimar Sinan döneminde zirveye çıktı
Osmanlı mimarlığının ve mimarlarının Mimar Sinan’a gelinceye kadar çok önemli gelişmeler kaydettiğine dikkat çeken Sönmez, “Sinan’dan önce Osmanlı mimarlığı belli bir teknik ve estetik olgunluğa erişmiştir. Ancak Sinan mimaride ulaşılan bu teknik ve estetik düzeyi, Kanuni Sultan Süleyman döneminin siyasi ve ekonomik imkanlarını da kullanarak yeniden yorumlamış, usta dokunuşlarla sanatın zirvesine taşımıştır” diye konuştu.
Mimar Sinan, tüm sanat atölyelerini harekete geçirdi
Mimar Sinan’ın başarısını önemli Osmanlı baş mimarlarının ardından göreve gelmesi, ciddi bir deneyim ve birikimden geçen Hassa Mimarlar Ocağı kadrolarını devralması olarak nitelendiren Sönmez, Mimar Sinan’ın kendi sanatçı kimliğine uygun olarak geliştireceği yeni mimari konseptin tamamlayıcısı ve mimariye bağlı dekoratif sanatların sanatçı kadrolarının da hazır durumda olduğunu dile getirdi.
Sinan döneminin cami mimarisinde sıklıkla kullanılan hat sanatı örneklerine ayrıca yer verilmesi gerektiğini vurgulayan Sönmez, Mimar Sinan’ın iki şah eseri İstanbul Süleymaniye Camisi ve Edirne Selimiye Camisi’nde dönemin hattatları tarafından uygulanan hat sanatı için Osmanlı Divanı’na özel olarak başvurduğunu tarihi belgelerden anladıklarını bildirdi.
Sönmez, dönemin tüm mimari çalışmalarından hareketle Mimar Sinan’ın başta Saray Nakkaşhanesi olmak üzere Topkapı Sarayı’na bağlı ve mimari dekorasyona katkıda bulunacak tüm sanat atölyelerini de harekete geçirdiğini sözlerine ekledi.