ÇED'in yasal bir dayanak olmadan, gönüllü olarak yerine getirilmesi gereken bir görev olması gerektiğine de işaret eden Kurt, "İnsan da dahil tüm canlılar yaşamlarını tehtid eden her şeye karşı genetik olarak tepki vermek durumundadır. Bu bağlamda her birey genetik olarak çevre sorunlarına duyarlı olmak zorundadır. Bir başka ifade ile bazılarının kendisini çevreci olarak ifade etmesi, bazılarının da bu konuya ilgi göstermiyor olması anlamsızdır. Bir ayrım yapılacaksa, bunun çevreci olmak zorunda olduğunu kavramışlar ile henüz bunu kavrayamış olanlar arasında yapılabilir" dedi.
KENTİ YÖNETENLER DUYARSIZ KALMAMALI
'ÇED raporu hazırlanmasına gerek yoktur' ya da gücü elinde bulunduranların 'ÇED raporu almak sorun değil, hallederiz' demelerinin çevreci olma zorunluluğunu henüz kavrayamamış olmanın su götürmez bir kanıtı olduğunu da vurgulayan Kurt, "Binlerce kişinin ortak bir yaşamı paylaştığı bir kentin yöneticisinin, ölçeği ve konusu ne olursa olsun, çevre sorunlarına duyarsız kalması mümkün değildir" ifadesini kullandı.
SADECE YASAL ZORUNLUĞU YERİNE GETİRME!
Ülkemizde ÇED raporlarının hazırlanmaya başlamasının 30 yılı aşkın bir geçmişi bulunduğunu da hatırlatan Kent Konseyi Başkanı Semanur Kurt, "Buna karşın ülkemizde kapsamlı ve etkili ÇED raporu hazırlanmasını güvence altına alınabilecek güvenli ve yetkin veri tabanı geliştirilememiş olduğu gibi, güvenli ve yetkin ÇED raporu hazırlayabilecek bilirkişi alt yapısı da çok sınırlıdır. Rapor formatının da zorlamasıyla hazırlanan ÇED raporlarının hemen tamamı sınırlı veri tabanının neredeyse kes-yapıştır tekniğiyle tekrarından oluşmaktadır. Genel bilgileri özel alanlar için yorumlayabilecek ve hızlı ekolojik değerlendirmeler yapabilecek yetenekte eleman eksikliği ÇED raporlarının yasal bir zorunluluğu yerine getirme çizgisinin ötesine geçmesini engellemektedir" diye konuştu.
KIZILLI ÖRNEĞİ
ÇED konusunda yaşanmakta olan olumsuzluklarla ilgili Kızıllı Katı Atık Alanı örneğine de işaret eden Kurt, şunları söyledi:
"Burada temel yanlışlardan biri, katı atık sorununun olumlu ÇED raporu almış depolama alanı inşası ile çözülebileceği öngörüsüdür. Oysa, Kızıllı’nın dışında alternatif alanlarında ele alındığı bir değerlendirme ile bu proje ve ÇED raporu, en azından katı atıkların azaltılması ve kaynağında ayrıştırılması destek projelerini eş zamanlı olarak başlaması zorunlu projeler olarak belirlemeliydi."
Kurt, ülkemizde ÇED raporları konusundaki anlayış ve kapsamın yeniden ele alınarak, bütüncül bir yapıya kavuşturulmasının bir zorunluluk olduğunu belirterek, "ÇED raporları farklı lisans dallarından (mühendis, sosyal, hukuk, fen, sanat, vb) eğitimini tamamlamış, ekoloji konusunda mastır ve doktora derecesi almış uzman ve deneyimli kişilerden oluşacak disiplinler arası ekipler tarafından bütüncül yaklaşımla hazırlanmasının altyapısı hazırlanmalıdır. ÇED raporu hazırlayabilecek kişilerde, doğayı okuya bilme ve genel verileri özele koşullara gore yorumlayabilme imkanı verebilecek hızlı ekolojik değerlendirme yapabilme becerisi zorunlu hale getirilmelidir" önerisinde bulundu.
ÇÖZÜM ÜRETMEKTEN UZAK
Yapılacak bir araştırmanın; ülkemizde hazırlanmış olan ÇED raporlarının çok büyük bir bölümünün sorunlara çözüm üretmekten çok yasal zorunluluğun yerine getirilmesi yapıldığını ortaya koyacağını da ileri süren Kurt, sözlerini şöyle tamamladı:
"Biyolojik ve kültürel evrim arasındaki çelişkinin farklı ilgi ve çıkar grupları tarafından gerektiği derinlikte kavranılamamış olması ekolojinin politik ve ekonomik amaçlara ulaşabilmek için yaygın bir araç olarak kullanılabilmesine yol açmaktadır.
Gücü elinde bulunduran ülke, firma, vb. tafından ekolojik kriz, küresel ısınma, ozon tabakasının incelmesi, tropikal ormanların tahribi gibi çevre sorunları konusunda tasarlanmış ölçüsüz bir duyarlılık ve buna bağlı olarak güçlü bir küresel endişe ya da korku yaratılmıştır. Yaratılan bu korku, ilgili konular çevresinde çoğunlukla, tartışılamayan ya da tartışılmasına izin verilmeyen bir kutsal (dogma) alan oluşturur. Bu kutsal alan genellikle inanç, politika, ekonomi üzerinde olduğu kadar bilim üzerinde de etkili olduğundan sıklıkla kullanılan çok etkin bir araca dönüşmüştür. Radyo, TV, internet, vb iletişim teknolojilerin sunduğu son derecede etkin olanaklar sayesinde, Fransız düşünür Baudrillard’ın altını çizdiği gibi, biliminsanları da dahil olmak üzere toplumun tüm kesimleri formatlanabilmektedir. Bir başka ifadeyle, toplum gücün istediği yönde düşünen, tüketen, davranan bir sürüye dönüştürülmektedir."