Antalya’da Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Abdurrahman Arıcı’nın öncülüğünde ‘İşiten Türkiye’ projesini hayata geçirmek için çalışmalar başlatan Dünya İşitme Engelliler Turizm Derneği Başkanı Sami Demiray, Antalya turizmini 12 ay ayakta tutacak değerlendirmelerde bulundu.
Antalya’nın dünyaca üne sahip bir yer olmasına rağmen sıkıntılı süreçler yaşamasını hayretler içerisinde karşıladığını ifade eden Sami Demiray, “Şu anda turizm içler acısı. Ama aylar öncesinde Rusya pazarındaki eksilmeler biliniyordu. Rusya’nın ekonomisindeki kötü gelişmelerden öncelikle seyahatin etkileneceği biliniyordu ama hiçbir tedbir alınmadı. Turizm duayenleri konuştu, bir şey olmaz dediler. Gelirler yine umudu verdiler. Fuarlarda kadehler kaldırıldı, ziyaretler yapıldı, geleceğe boş vaatler ve umutlar saçıldı.” dedi.
“Konuşmaya gelince herkes bu işi en iyi biliyor ama ortada tedbir yok, plan yok, eylem yok. Yine masa başında turizm kurtarıldı ve yine turizm hüsranla başladı” diyen Demiray konuşmasına şöyle devam etti;
“Koca ülke turizmi, yumurtayı tek sepette taşır gibi bir riskle yönetilir, böyle bir plan üzerinden yürütülür mü?
Turizmde teşviklerden bahsediyoruz. Benim hatırladığım en az 15 yıldan fazla yanlış bir teşvik uygulaması var ve kimse devletin bu parayı boşa verdiğini çıkıp ta söylemiyor.
Nedir bu bahsettiğim teşvik?
Uçaklara verilen 800 dolarlık her slot başına verilen teşvik. Yani charter uçaklarına, turistik amaçlı ülkemize iniş yapan uçaklara, her iniş için verilen para. Niye verilir ne amacı vardır. Bunun kimlere faydası var, sonuç sebep araştırılması yapılmadan, Teşvikimiz var ya diye söylemden başka bir şeye yaramayan bir teşvik. Üstelik tur operatörlerinin yıllardır bin bir risk içerisinde, bin bir zorlukla topladıkları yolcuları ülkemize getirmek ve döviz kazandırmak, ülkeye döviz sokmaya çalışırken, böyle faydasız bir teşvikle kazanılan dövizleri hoyratça har vurup harman eden sorumsuz yönetime ne demeli bilemem.
Binlerce uçuş gerçekleştiren yabancı bayraklı charter uçak firmasına ne amaçla ödenir bu teşvik?
Şöyle bakalım konuya; charter uçak kendi isteği ile mi geliyor ülkemize yada onu kiralayan tur operatörü mü getiriyor charter uçağını ülkemize?
Bakın çelişkiye! Uçağı ben kiralayacağım, bu ülkeye yönelmesini ben sağlayacağım ve siz teşviki bana değil uçak firmasına vereceksiniz…
Ve bu yanlış gidişe dur diyen de yok. Ülke dövizi çarçur olup geri gidiyor.
Peki, ne yapılmalı?
Benim önerim, bu konuda yetkim olsaydı aylar öncesinden, sadece ana turizm merkezlerine yönelik charter uçuşları için ( İstanbul, Dalaman, Bodrum, Antalya, Isparta, Gazipaşa ) kişi başı 25 dolar teşvik verirdim.
Ne zaman?
Kriz kış aylarında belliydi. Nisan, mayıs haziran ayları için 10 milyon dolar çanak yapardım ve ilan ederdim. Ülkeye bu süreçte gelecek charter uçuşlarını sağlayan tur operatörlerine yönelik kişi başı 25 dolar para. Tur operatörü için çok anlam ifade eder. Uçakta yaklaşık 5000 dolar teşviktir. Diğer ülke operatörleri ile rekabetini arttırır. Müşterisini ne daha uygun fiyatla ikna etme şansı yükselir. Bu açıklanan çanak için yapılacak uçuş miktarı da en az 2000 uçuş karşılığıdır.
Yani 2000 x 200 kişilik uçak = yani 400 bin yolcu karşılığı bir eylem hazırlanmış olur.
Çanaktaki para erken biterse ne olur? Yani ülkemize yönelik uçuşlar çok talep görüp çanaktaki para bitince teşvikte son bulur ama yolcu son bulur mu?
Hayır. Tur organizasyonlarında uçağın bir ülkeye yönelmişse artık uçağın tüm sezon satışlarında açılmış olur. Yani operatör sadece teşvikli bölümü satamaz. Sezonun her gününe satışları yayılır. Çanak kapansa da uçuşa devam etmek zorundadır. Bu arada performans gösterip çok yolcu getiren de, hak ettiği parayı da almış olur.
Tüccar Devlet zihniyetiyle bu ve buna benzer teşviklerle kısa vadede krizden en az etkilenip hedef rakamlarını Turizm de ülke olarak sağlarız.
Tabi ki konu sadece bunlarla ibaret değil.
TURİZMDE YENİ TREDLERİ, YENİ HEDEF KİTLELERE YÖNELİK ÇALIŞMALAR BAŞLATILMADIĞI SÜREÇTE, HER ZAMAN BU KAYIP YILLARI SANKİ KADERİMİZMİŞ GİBİ TÜM MİLLETÇE ÇEKERİZ
HELE HELE ANTALYA GİBİ TURİZM FABRİKASI VE GELİRİNİN BÜYÜL KISMI TURİZMDEN OLAN BU ŞAHANE ŞEHRİMİZİ KİMSENİN RİSK ALTINDA YAŞATMAYA HAKKI YOKTUR.”