Nilgün Bilal

​MERHABA

4 Kasım 2014 Salı

Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır…”derler, 45 yıllık dostum Sevgili Mehmet Kesim, beni sizlerle buluşturmak isteyince hayır diyebilme şansım yoktu…  

Bugüne kadar birçok dergi ve gazete de yazılar yazdım… Televizyon programları yaptım… Birçok dernek ve kuruluşta sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım…

Şu anda Konyaaltı Sanayici İş Adamları Derneği Başkanlığını yapmaktayım…

Görev aldığım ve sürdürdüğüm tüm projelerin paydasında hep Antalya ve Antalyaspor var idi…

Belki haftada, belki ayda bir olmak üzere bu köşeden sizlere Antalya’mı, güzelliklerini, eksiklerini, görmemizi isteyip, görmek istemediklerimizi,  yazmaya çalışacağım…

Sevgiye, dostluğa, tüm güzelliklere, yani sizlere Merhaba diyorum…

ÇOCUKLUĞUMUN ANTALYASI…

Yazı başka, kışı bir başka güzeldir Antalya’mın…  Çocukluk yıllarımızda, yazlık sayfiye yerleri, Lara, Konyaaltı ve Arap suyu idi…

Tanrım, sayfiye yerlerinde bile alternatifli davranmıştı… İnce kum istersen Lara, çakıl istersen Konyaaltı ve Arap suyu…

Çocukluğumuzda Lara, Konyaaltı ve Arap suyu denince aklımıza hemen yaz tatili gelirdi… Çünkü çoğu arkadaşlarımızın aileleri, okulların kapanması ile birlikte bu sahillere taşınırlardı…

1960 li yıllarda, turist ve turizm bizler için hiçbir anlam ifade etmeyen kelimelerdi…

SONRA…

Bir tarım memleketi olan Antalya’mıza Turist gelmeye başladı…

Turist portakal çiçeğinin kokusu ile ilk tanıştığında Antalya nüfusu yetmiş bin civarında idi…

Turistin anlamının, sürekli ikamet etmek ve gelir elde etmekten farklı bir amaç ile yabancı bir ülkeye giden ve geçici süre kalacağı bu ülkede başka yerde kazandığı parayı harcayan kimse olduğunu öğrendiğimizde 1970 li yıllarda idik…

1980 li yıllara gelindiğin de, başka bir ülkeden, şehir veya bölgeden yabancıların gelmesi ve geçici süre kalmalarıyla ortaya çıkan hareketin ekonomik yönünü ilgilendiren faaliyetlerin tümünün TURİZM olduğunu öğrendik…

ŞİMDİ…

Denize 660 kilometre sahili olan ANTALYAM turizm de bir dünya markasıdır…

Antalya Türkiye'de İstanbul'la birlikte turizmin lokomotifi konumundadır…

Antalya, dört mevsimde de turizm olanaklarının ve tesislerinin olduğu bir ildir…

Antalya'da kültür turizmi başta olmak üzere deniz, spor, sağlık, kış, kongre, yayla, mağara, kamp ve inanç turizmi yapılabilmekte bu turizm seçenekleri için tesisler bulunmaktadır…

2010 yılı turizm istatistiklerine göre Antalya, dünyada en çok ziyaret edilen dördüncü ili konumundadır…

TURİZM GÖÇÜ DE BERABERİNDE GETİRDİ…

Turizm deki hareketlilik, Antalya’nın sahillerini süsleyen yüzlerce tesis, bunların yarattığı istihdam ve de Antalya’nın hava, deniz, tarih, tarım gibi cazibeleri göçü kuvvetlendirmiştir…

Öyle ki Türkiye’nin en fazla göç alan memleketi olmuştur Antalya…

Ve kırk senede 30 katı büyüyen nüfusu iki milyonun üzerine çıkmıştır…

ÇALIŞAN NÜFUSUN 1/3 Ü TURİZM SEKTÖRÜNDE İSTİHDAM EDİYOR…

Turizmin başkenti Antalya’da sigortalı 640 bin işçiden 255 bini turizm sektöründe istihdam etmektedir…

Bu 255 binin içinde konaklamadan, taşımacılığa, eğlenceden kültürel faaliyetlere kadar birçok alanda işgücü emeği mevcuttur…

TURİZMDE ÇALIŞANLARIN YÜZDE KIRKI BEŞ AY İŞSİZ KALMAKTADIR…

Otellerin yüzde 70'i 20 Kasım'dan 20 Nisan’a kadar 5 ay kapanmaktadır…

Antalya genelinde yaklaşık 100 bin turizm çalışanı 5 ay işsiz kalacaktır…

TURİZM ÇALIŞANIN SEKTÖRÜNE GÜVENİ KALMAMIŞTIR…

Yaz aylarında yükselen istihdamın, kış aylarında düşüşe geçmesi sektör çalışanının turizmi geçici bir iş olarak görmesine neden olmuştur…

Turizm gibi yüzde yüz hizmete dayalı bir sektörde, sürekli her sezon değişken elaman ile çalışmak kaliteyi düşüreceği için Antalya Turizminde de tehlike sinyalleri çalmaktadır…

SORUN NEREDE…

Dünya Turizmini şöyle bir incelersek; 
Bugün Las Vegas’a 29.467.000 turist gitmektedir, bunun %50 si kumar dışı eğlence turizmi içindir…

New York Times Meydanını görmeye 39.200.000 turist gitmektedir…

Washington Havacılık Müzesini görmeye 8.300.000 turist gitmektedir…

Sidney Opera Evini görmeye 7.400.000 turist gitmektedir…

Antalya da bulunan müzelerimizi ve de ören yerlerimizi incelersek ;
Antalya bölgesinde bulunan tüm müzelere 2013 yılı verilerine göre giren ziyaretçi sayısı 3.147.057 kişidir…

Demre Noel Baba Müzesini 532.194 kişi,
Myra Ören Yerini                   465.150 kişi,
Alanya Kalesini                       419.412 kişi,
Aspendos Ören Yerini           398.506 kişi ziyaret etmiştir…

Yılda On bir milyonun üzerinde turist gelen Antalya da bu rakamların düşük olmasının nedeni yazın hava sıcaklığının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır…

Kış Turizmi ile ilgili gerekli mücadelenin verilmemesinden kaynaklanmaktadır…

YAPILMASI GEREKENLER…

Antalya ya kadar gelmesine rağmen, Likya yolunu bilmeyen, 2000 yıllık Kaleiçi’ne inmeyen,
1988 yılında “Avrupa Konseyi Yılın Müzesi” ödülüne layık görülen Antalya Müzesini ve hepsi birbirinden önemli Antik değerlerimizi, ören yerlerimizi gezmeyen her yıl 8 milyonun üzerinde turist mevcuttur…

Bunları iki mevsimi bahar, iki mevsimi yaz olan Antalya’mıza tarih, kültür ve doğa turizmi için kış tabir edilen aylarda da getirebilirsek turizmi 12 aya yaymış oluruz…

Sadece bir meydana 39 milyon, sadece bir müzeye 8 milyon turisti getirenler nasıl gerçekleştiriyorsa, bizim elimizde bu kadar değer var iken daha fazlasını yapamamamız pazarlamada ve tanıtımda ki eksikliğimizden kaynaklanmaktadır…

Futbol turizminde bile gelen takım sayısı önce ki yıllarda 1600 lü rakamlara ulaşmış iken, bugün binin altında ise, arada ki farkı kaptırdığımız Dubai, Hırvatistan, İspanya ve Kuzey Kıbrıs gibi rakiplerimiz de  fazlalaşan bizde eksilen organizasyon hatalarını gözden geçirmek gerekir…

Bakanlık nezdinde, tüm turizm ile ilgili sivil toplum örgütlerinin önderlerinin de yer alacağı bir platform da tüm eksikler ve yapılması gerekenler masaya yatırılırsa, mutlaka çözüm de üretilecektir…
 
SONUÇ …

1-Antalya’da 12 ay için sürdürülebilir turizmin, koşullarını yerine getirmeliyiz. Kış aylarında yapılmakta olan Kongre, toplantı, spor Turizmi daha da çeşitlendirmeli, Kültür, tarih ve doğa turizmini, tarım ile birleştirip ( hobi bahçeleri v.b) 12 aya yaymalıyız… 

2-Devletimiz, cari açığın can simidi turizm sektörüne bir an önce yardım elini uzatmalı, bu konuyla ilgili olarak , sigorta prim desteğini bir an evvel müjdelemelidir…

Böylece, beş ay geçim ve yaşam sıkıntısı çeken Turizm emekçisi kardeşlerimizi hem sürekli çalışabilecekleri ve de güven duyabilecekleri bir işe kavuşturduğumuz gibi, yaratılan sürekli istihdamın sürdürülebilir olması ile de turizmin temeli olan hizmet anlayışında, istikrarı yakalayarak, daha başarılı rakamlara ulaşabiliriz…