Tarihi Kaleiçi 35 hektarlık bir alandan ve dört mahalleden oluşmaktadır…
1972 yılında, Anıtlar Yüksek Kurulu, Antalya Belediyesi ve Turizm Bakanlığının ortaklaşa aldıkları bir karar ile ön görünümlü evlerin turizme kazandırılması amacı ile, başlatılan istimlak çalışmalarının neticesinde, Kaleiçi’nde oturan, birçok aile Kaleiçi’ni terk etmek zorunda kaldı…
Bu adeta Kaleiçi’nin yaşayan ruhunun elinden alınması idi…
Çünkü kenti, tarihi dokunun yanında, güzelleştiren, ona ruh veren, içinde yaşayan, o toprakta doğmuş insanlardır…
BU KUTSAL TOPRAKLARDA DOĞDUM…
Vatan sevgisini, Mahalle Aşkını, büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi, eskiyi yürekte taşımayı,
basit de olsa bazı değerlerin korunması gerektiğini, daha da doğrusu BEN i, BEN yapan bir çok değeri,
burada öğrendim…
O kararın alındığı tarihten sonra, 1974 yılında ailem ile birlikte Kaleiçi’nden ayrılmak zorunda kaldık…
DÜNKÜ KALEİÇİ DERKEN, PALMİYELER İLE LİMON ÇİÇEKLERİNİN İKİBİN YILLIK AŞKINI KONUŞABİLİRİZ…
Akdeniz’in kendini en fazla güvende hissettiği iskeleden, iskelenin o güzel insanlarından, mavnalardan, sırtında yük taşıyan hamallardan, kırk merdivenden, kumluktan, Mermerliden, Deliktaş’tan, Kipranos’tan bahsedebiliriz…
DÜNKÜ KALEİÇİ DERKEN, MUHTEŞEM KALEİÇİ EVLERİNİ KONUŞABİLİRİZ…
Bahçeleri ve taşlıklarından, bunları süsleyen antik mimari işlemeli parçalardan, duvarlarındaki fresklerden, bazı evlerdeki Roma ve Bizans sütun başlıklarından ve de bu evlerin kapılarını süsleyen tokmaklardan bahsedebiliriz…
DÜNKÜ KALEİÇİ’NDE İNSANIN GENZİNİ YAKAN PORTAKAL ÇİÇEĞİNİN KOKUSUNU KONUŞABİLİRİZ…
Muhteşem Kaleiçi evlerinin her birinden çıkınca, daracık sokaklarda yürürken, bahçelerde yükselen portakal ağaçlarının çiçeğinin genzi yakan kokusundan veya bahçe duvarlarının üzerlerine abanarak duran yasemin çiçeklerinin hoş kokusundan bahsedebiliriz…
DÜNE TANIKLIK ETMİŞ TARİHİ MİRASLARI KONUŞABİLİRİZ…
Hesapçı sokak üzerinde bulunan Hadriyanus Kapısı, Hıdırlık Kulesi, Kesik Minareyi,
Bir dönem eğitime büyük katkılar vermiş olan Karatay Medresesini…
Paşa Camii’ni, Ahi Kızı Camii’ni, Ahi Yusuf Camii’ni,
Her devrin sembolü olmuş Yivli Minareyi ve külliyesi içerisinde bulunan Mevlevihane’yi,
Sefa, Balık pazarı, Gavur ve Nazır hamamlarını bu mekanlarda yapılan lohusaların kırk hamamlarını, düğünden iki gün önce yapılan gelin hamamlarını, damadın arkadaşları için düzenlediği damat hamamlarını,
Haftada bir gün evlerin bahçelerinde “üç su” kaynatılıp tokuç ile dövülen çamaşırları ve çamaşırların ütülendiği kömürlü ütüleri,
Yiyecekleri saklamak için kullanılan tel dolaplarından bahsedebiliriz…
DÜNDE YAŞAYANLARIN, YAŞAMA BİÇİMLERİNİ, KOMŞULUK İLİŞKİLERİNİ KONUŞABİLİRİZ…
Herkesin herkes ile tanış ve akraba oluşunu, samimiyetini,
Can ve mal kaygısının olmamasını,
Akşam gezmelerini, her evin kapısının her komşuya açık olmasını,
Her evde pişirilen yemeğin, yapılan irmik helvasının tüm komşularla paylaşılmasını,
“Ev alma, komşu al” sözünün adeta Kaleiçi için söylendiğinden bahsedebiliriz…
KALEİÇİ’NİN TARİHİ ANTALYA’NIN TARİHİDİR…
Rahmetli Tarık Akıltopu, şiirleri ile pek güzel anlatırdı o güzel dostlukların yaşandığı, unutulmaz günleri…
Kent tarihçileri genelde o şehrin tarihini anlatırlar ama Sayın Hüseyin Çimrin çok farklı…
Hüseyin Abim, tarihin yanında, sosyal olgular, yemekler, o günün gözde meslekleri ve de bu meslekleri icra edenler, o günde iz bırakanlar gibi bir çok konuda geçmişe çok büyük bir pencereden bakarak, bizlere ve tüm dünyaya iki bin yıllık Kaleiçi ve Antalya ile ilgili muhteşem bir tablo sunuyor…
Bu nedenle Sayın Hüseyin Çimrin’i verdiği emeklerden ve araştırmalarından ötürü çok farklı bir yere koymak lazım…
Kaleiçi dostluğunun uzantısının “ Kaleiçi’nde Doğanlar ve de Kaleiçi’ni Sevenler” çatısı altında bugün de devam ediyor…
Artık rahmetli Tarık Akıltopu’nun ve de Çok Değerli Abim Sayın Hüseyin Çimrin’in yakmış oldukları ışıktan, aydınlatmış oldukları yoldan yürüyerek, o günlerin kültürünü, sevgisini, disiplinini ve de Antalya aşkını gelecek nesillere taşımak, bizlerin görevidir…
KALEİÇİ MİRASINA GELİN HEP BERABER SAHİP ÇIKALIM…
Bundan sonra ki yazımda da bugünün Kaleiçi görünümünü, yapılması gerekenleri, sahip çıkmamız gereken değerleri sizlere anlatmaya çalışacağım…
Hiç birinizin sizi siz yapan değerlerden kopmamanızı,
Koparılmamanızı diliyor…
Buradan 1960 yılların Kaleiçi halkını,
Sevgi ile selamlıyorum…
Hayatta olanlara uzun ömür,
Vefat edenlere Allah dan rahmet diliyorum…
Emin ALTINER