Antalya'da Duygulu Hukuk Bürosu'ndan avukat Hüseyin Duygulu, bir soruşturma nedeniyle tutuklanan müvekkilinin cezaevinden adliyeye getirilip götürülürken kelepçe takılmasına, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'ne itiraz etti. 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Hukuku Kanununa göre zorunlu haller olmadıkça tutuklu ve hükümlülere nakiller sırasında kelepçe takılamayacağını hatırlatan Duygulu, kişinin kaçma, kendisi ya da başkasına zarar verme şüphesi varsa ancak o zaman kelepçeli naklin söz konusu olabileceğini kaydetti. Duygulu'nun itirazı, 17 Aralık 1983 tarih ve 18254 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği'nin 66'ncı Maddesindeki 'Hükümlü ve tutuklular hakimin ya da mahkemenin önüne götürüldüğünde inzibat aletleri çıkartılır. Bu yerlerden çıkışta da inzibat aletleri tekrar takılır' şeklindeki fıkra gerekçe gösterilerek, reddedildi.
İtirazlarından sonuç alamayan Duygulu, Danıştay 10'uncu Dairesi'ne başvurup, hem kelepçeli nakillerle ilgili yürütmenin durdurulmasını, hem de kaçma şüphesi olmadığı halde nakiller sırasında kelepçe takılarak manevi zarar gördüğünü iddia ettiği müvekkilinin zararının karşılanması için Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'ndan 80 bin liralık tazminat talep etti.
DANIŞTAY YÜRÜTMEYİ DURDURDU
Danıştay 10'uncu Dairesi, 4 Aralık 2013 tarihli kararında, 1983'ten bu yana uygulanan Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği'nin 66'ncı maddesinin son fıkrası, son cümlesindeki 'Bu yerlerden çıkışta inzibat aletleri tekrar takılır' kuralının yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Kararda, "Bu kuralın, kanunlara uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerektiği halde yürürlükte bırakılmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır" denildi.
Danıştay 10'uncu Dairesi kararına, Başbakanlık ile Jandarma Genel Komutanlığı itiraz etti. Adalet Bakanlığı'ndan ise, itiraz gelmedi. Bunun üzerine toplanan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 4 Haziran 2014 tarihli kararıyla itirazı oy birliğiyle reddetti.
"ANCAK 3 DURUMDA KELEPÇE TAKILABİLİR"
Kararı değerlendiren avukat Hüseyin Duygulu, 2005 yılında Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Ceza İnfaz Kanunu'nda yapılan değişiklikleri hatırlatarak, şöyle dedi:
"Yakalanan, gözaltına alınan, tutuklanan veya hüküm giyen kişilerin kaçma şüphesi yoksa, başkasına ya da kendisine zarar vermesi ihtimal dahilinde değilse bu kişiler kelepçeli nakil yapılamaz. Yani kelepçeli nakil tali bir nakildir. Aynı zamanda Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarında da kişilerin kelepçeli naklinin temel insan haklarına aykırı olduğu, insan onurunu rencide ettiğine dair kararlar verildikten sonra Türkiye Cumhuriyet devleti de bir değişiklik yaptı. Dikkat ederseniz son zamanlarda özellikle polis, savcılığa götürürken zorunlu olmadıkça kelepçeli nakil yapmıyor. Ancak, 1983 yılında yürürlüğe giren Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkilerine ilişkin yönetmeliğe göre jandarma hasta, çoluk- çocuk, kadın, kaçıp kaçmayacağına bakmadan herkese kelepçe takıyor. Sadece mahkemelere çıkarken kelepçeyi çözüyor. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun aldığı kararın 30 gün içinde uygulanması gerekir. Bundan sonra kendi kendine teslim olanlara, kaçma şüphesi olmayanlara kelepçeli nakil yapılamaz. Zorunlu olmadıkça kelepçe takılması suçtur. Danıştay'ın bu kararı emsaldir."
Tartışma konusu olan kelepçeli nakillerde Türkiye'de can kayıpları da olduğu hatırlatıldı. 3 yıl önce Van'dan İstanbul'a mahkum sevki yapan cezaevi aracında, Kayseri'nin Pınarbaşı İlçesi yakınlarında hareket halindeyken çıkan yangında bulundukları bölümün kilitli kapıları görevliler tarafından açılamayan elleri kelepçeli 5 mahkum yanarak öldü, 10 asker de yaralandı.